27 Temmuz 2012 Cuma

Elde var ne?


Kapıcı "Kimi arıyorsunuz" diye sorunca durdu;

-Evladım, kızım burada oturur; Senem
-Amca bey  üç senem var apartmanda sen hangi senemi arıyorsun diye sordu kapıcı ukalaca
-Eşinin adı Adnan, dedi İsmet bey kapıcının alaycı tavrının farkında bir biçimde kendinden emin olmaya çalışarak
-Ha! bizim Muhasebeci Senem abla, öyle desene bey amca, gel gel seni götüreyim dedi ve İsmet beyin elindeki çantayı çarçabuk çekip aldı elinden ve kapıcı önde İsmet bey arkada çıkmaya başladılar dik merdivenleri
-Yeni boyadık buraları biraz boya kokusu bundandır dedi kapıcı
-Evladım kaç kat çıkacağız dedi İsmet bey daha iki kattan sonra nefes nefese.
-Ho ho daha dört kat var amca bey, sen daha yolun başında yoruldun, istersen biraz bekleyelim bak yüzünde kireç gibi oldu.
İsmet bey içinden “çattık” dediyse de sessiz kalmayı tercih etti ve bekleyen kapıcıyı geçip merdivenleri daha hızlı çıkmaya başladı.
-Vay amcabey yarış istiyon ha, hadi bakalım dedi kapıcı sırıtarak
Nefes nefese kata geldiklerinde İsmet bey de oraya çöküp oturma isteği oluştu fakat kapıcının dik dik yüzünde yorgunluk arayışını boşa çıkarmak için gülümsedi
-Geldik mi dedi kapıcının zile basmasıyla birlikte
-Burası dedi kapıcı saygılı bir tavır takınıp
Kapıyı İlgi açtı telefonundan mesaj çekmeye devam ederek
-İlgi bak kim geldi dedi kapıcı sırıtarak
-Beni hatırlamaz dedi mahçup bir ses tonuyla İsmet bey
İçerden bir diskoyu andıracak derecede yüksek volümlü müzik sesi geliyordu. İlgi mesajı göndermenin memnuniyeti ile ilk defa İsmet beye baktı
-Buyurun kime baktınız diye sordu soğuk bir ses tonuyla
-Ben Senemin babasıyım dedi İsmet bey belli belirsiz ses tonuyla
Karşılaştığı manzara nedeniyle bir an gitme isteği oluştu İsmet beyin içinde, belki giriş katı felan olsaydı giderdim diye düşündü
-Annem yok evde bir saate kadar gelir dedi ilgi aynı soğuk ses tonuyla ve yeniden mesaj çekmeye devam etti. Sonra bir an annesiyle sorun yaşamak istemediğini düşünüp
-Buyurun geçin kendisi bir saate kadar gelir
-Hadi ben kaçıyorum dedi kapıcı merdivenleri birer ikişer atlayarak hızlı bir şekilde inmeye başladı.
-sağ ol kızım dedi İsmet bey utangaç tavırlarla ayakkabılarını çıkarıp eve girerken
İlgi telefonla uğraşırken etrafına bakındı dikkatlice; hemen hemen hiç fotoğraf yoktu,daha çok şarkıcı posterleri felan asılmıştı
-Oğlum senin kafa yine kördüğüm olmuş bağcıklarını çöz; mesajdan anlamadın mı herifin biri gelmiş annemin babası mıymış neymiş dedim anlamadın mı dedikten sonra biraz mahcup İsmet beye baktı.
İsmet bey önemli değil gibisinden gülümseyerek başını salladı.İlgi tekrar  bir numara arayarak kendi odasına geçip kapıyı kapattı.
İsmet bey biraz şaşkın bir şekilde kalıp daha sonra dirseklerini dizlerine koyarak başını elleri arasında biraz sıkarak ofladı. Öylece eski bir radyonun üzerindeki oyaya baktı, hiç tepki vermeden hipnoz olmuş gibi öylece kaldı,dakikalar sonra omzunda kızı senemin elini fark ederek kendine geldi.
-Baba, ne o cezaevi duvarımı belledin evimin duvarını da dedi ve gülümseyerek şaşkın bir şekilde ayağa kalkan İsmet beye sarıldı.
-Oy babam ne uzun zaman oldu sarılmayalı dedi ağlamaklı
-Nasılsın kızım dedi İsmet bey senemin yanağını avuçlayıp.
-Nasıl olayım baba dedi sinem yorgun bir ifadeyle koltuğa gömülüp
-İş güç, hayatın meşaketleri,beni boş ver de sen kendini anlat ne zaman çıktın?
-Dün dedi bakışlarını senemden kaçırarak
-Baba inan gelmek istedim seni karşılamaya da biliyorsun Adnan’la boşanma davamız devam ediyor
-Anlıyorum seni kızım,sağ ol hep geldin ziyaretime.
-Gelmez miyim babam benim dedi senem, yerinden kalkıp ismet bey’in yanına geldi ve ellerini avuçladı.
-Ah babam, ah!  dedi ismet beyin yüzüne bakıp ağlamaklı
-Annem görseydi çıktığını ne derdi sence?
-Dünya’yı kurtaran adam çıktı derdi herhalde...Belli belirsiz gülümsedi
-Ya babam sana hep öyle derdi annem... dedi senem, boğazı düğümlenmiş bir ses tonuyla.
-Önce mezarına gittin değil mi baba?
İsmet bey yanaklarından süzülen gözyaşlarını silerken mahcup bir şekilde başını salladı.
-O seni aslında hepimizden daha fazla anladı baba, merak etme dedi Senem babasının yanağında ki gözyaşları mendiliyle silerken
İlgi bir hışımla odasından çıktı
-Anne ben şu dangalağı görmeye gidiyorum...
-Hangi dangalağı diye sordu senem alışkın bir ses tonuyla
-Kaç dangalak var ki tabi Ekrem, kendini camdan atacakmış gitmezsem... dedi İlgi çıkarken
İsmet bey şaşkın şaşkın İlginin arkasından baka kalmıştı. Sinemin;
-Şaşırdın değil mi baba sorusu ile şaşkınca sineme baktı
-Hey babam hey, bak sana bir an anlatayım; hep tutuklanıp götürülen bir baba, çıldırma noktasına gelmiş bir anne ve bir şey yapmak isteyen fakat minicik dünyasında çaresiz kalan bir çocuk, kıyametini yaşayan bir çocuk ve sonraki yıllarda babasını demir parmaklıklar arasında görmeye alışmış bir genç kız...
Durdu senem ve bir sigara yaktı
-Sence baba nasıl bir evlat yetiştirir, dünyanın bütün sorunlarını kendi sorunları bilmiş ve hayatın mahvetmiş bir babanın mı yoksa acı çekmesin de varsın nasıl yaşarsa yaşasın yaşam anlayışını mı örnek alır?
Bir an durup babasının mimiklerinde tepkisini anlamaya çalıştı
-O acı çekmesin istiyorum baba, evet görüyorsun dünyadan haberi yok, 17 yaşında ve hala bir çocuk fakat acısız bir hayatı olan bir çocuk...
Ağlamaklı bir şekilde babasının karşında ki koltuğa gömüldü
-Şu radyoyu neden saklıyorum biliyor musun? O acıları yeniden hatırlayayım diye çünkü sizin tutuklandığınız, hüküm giydiğiniz hep bu  radyodan veriliyordu. Dünya daha iyi bir dünya olamadı baba, biz acı çektik,annem kanser oldu fakat dünya daha iyi bir dünya olamadı
İsmet bey  yerinden kalktı pencereye doğru yürüdü ve elini ceplerine koyup dışarıyı izlemeye koyuldu
Bir yanı çökmüş çöken yanını izlesin diye ayakta durmaya çalışan bir eski gecekonduya benziyordu; yerine gökdelen dikilmeyi bekleyen anılarını duvarlarının içinde saklayıp sonsuza götürmeye çalışan...

8 Temmuz 2012 Pazar

Gitmek Sanal Ayrılmaktır

Çok huzursuz olduğu bir gün daha yaşıyordu. Oysa her şeyi vardı işte; iyi bir eşi,işi,parası,pulu. Bir an anne ve babasının beklentilerini karşılamış hissine kapıldıysa da her zaman ki gibi beyninin arka taraflarına doğru "Beyin çöplüğü" dediği yere gönderdi bu düşünceyi. "Yaşam bilgisayarda yaptıklarımıza benzer durumlara izin verse" diye düşündü; bir daha hiç hatırlamayıp çöp kutusuna atacak ne çok şey vardı. Beyin öylemi; çıkarıp çıkarıp getiriyor bir şeyleri derinden. "İnsan ne garip bir yaratık" dedi içinden; neden şu beynimize söz geçiremiyoruz ki? Gece oldu mu "Gündüz güzel güzel yaşadın beyefendi ,hadi buyur; şimdi hatırlama zamanı" diye bağırıp durur kafasında ince bir kadın sesi. "Böyle zor işte" dedi içinden, oysa ne kolay olmuştu ilk yıllarda; "Nerede gerçekleşmişti o son" diye hatırlamaya çalıştı. "Bu hatırlamaya çalışmak bile sahte işte, öyle bir hatırlıyorum ki" diye bir acı geçti yüreğinden; her defasında bu duyguyu elektrik akımına benzetiyordu; binlerce volt akıma kapılmış gibi oluyordu.
-Erkan yemek hazır... diye seslenişini duydu karısının içeriden.
Hazır...hazır diye tekrarladı içinden. Bir an büyük bir otelin restaurantında  müşterileri memnun etmeye çalışan     beyaz önlüklü bir aşçı gibi düşündü eşini. Sonra bir acımak geçti yüreğinden; her yemekte "Nasıl olmuş"diye gözlerinin içine bakışını ve "Çok beğendim" karşılığını alınca büyük bir meydan muharebesini kazanmış bir kahraman edası ile gülümseyişini hatırladı.Kim bilir kaç evde bu tiyatro böyle sürüp gidiyor diye düşündü. Bu esnada eşi Dilay tabağına farklı yiyeceklerden katmakla meşguldü. Evet, dedi içinden kadınlar kesinlikle bir erkeği fethetmekle ilgili hep annelerinin stratejini uyguluyorlar, mideyi ele geçirip erkeğin kalbine uzanmaya çalışıyorlar. Bir an pişman oldu düşündüğü nedeniyle; hepsi değil, dedi içinden. Sakine mesela, dedi; düşüncesini dahi kısık seslere bölerek, aynı evi paylaştıkları öğrencilik döneminde bir kaç yemek yapılıyorsa onları da kendisinin yaptığını düşündü. Pekiyi de neydi farklı olan diye sordu kendine düşüncesi ağzından yanlışlıkla çıkar diye yemek yemeyi durdurup, şiir okurduk, müzik dinlerdik, bir enerji geçerdi ikimizin ruhu arasından; evet evet enerji, dedi yeni bir buluş yapmış gibi. Sonra bir an dönüp odanın her yanına baktı;
-Burada mıyım... dedi belli belirsiz  ses tonuyla
-Değilim...diye cevapladı.
Bu arada Dilay "Hımmm dolma da çok güzel olmuş" "Erkan ölümü öp kabak tatlısından da al" gibi cümleler kuruyor ve cümleler bir mutfağın davlumbazı tarafından çekiliyormuş gibi evin içinde kimseye dokunmadan uçup gidiyordu...